İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında yaptığı açıklamalar gündem olmaya devam ediyor. Kocaoğlu’na yönelik en dikkat çekici değerlendirmelerden biri Haluk Tekeli’den geldi.
İşte Haluk Tekeli’nin sosyal medyadan paylaştığı yazı…
SİS DAĞITAN KİBİR
İzmir BŞB Başkanı A. Kocaoğlu’nun “Tarafsız bölge” programında tanımladığı taraf ve konuşmasının satır araları bir veda hutbesi sınırları dışına çıktı.
Tümüyle bir rastlantı sonucu Priştina’nın beklenmedik vefatı ile büyük bir sorumluluk almak zorunda kalan Kocaoğlu’nu dinlediğinizde İzmir’de olan her iyi şeyin onunla başladığını sanabilirsiniz. Kendisinden önce yapılan bir şey yok, devir aldığı Priştina döneminin kadroları yok, kendisi dışarda kalırken, onun talimatlarını yerine getirmekten içeride aylarca hapis yatan bürokratlar yok, aylarca belediye binası önünde “Adalet İstiyoruz” diye kar kış kıyamet demeden eylem yapanlar yok, CHP diye bir örgüt yok, İzmir demokrasi güçleri yok. Sadece Aziz Başkan var.
Kocaoğlu yüzlerce yıl ceza talebi ile yargılandığı sırada gözaltına dahi alınmadığından, en yakın çalışma arkadaşlarının haksız yere hapis yatmasından incinmiyor “Genel Başkan onu aramış mı aramamış mı muhabbetinden” inciniyor.
“Sis dağıtan kibir” gösterdi ki Kocaoğlu artık yalnızdır. Etrafında dolaşan çıkar grupları yeni muhtemel aday adaylarının çoktan çevresine toplaştı bile. Onun açtığı dikey yapılaşma ve rant yolunu 8 şerit otobana çevirme telaşındalar.
Kocaoğlu bir yalnız adam olarak CNN’e çıkıp “CHP yok, ben vardım, ben aldım seçimleri, İzmir kale değil” diyerek AKP’ye havuz medyasında destek atıyor. Argo deyimle Kocaoğlu kendisi olmayınca CHP olmasın diyerek “faça bozmak” istiyor. Haklı olarak CHP’de Baykal döneminde MYK üyesi olan Savcı Sayan AK Parti’nin İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu aday göstermesini istedi. Sayan, “Kocaoğlu yerli ve milli bir insan. AK Parti onunla İzmir’de tarih yazar” dedi.
Kocaoğlu dönemleri yaptığı olumlu, olumsuz işlerle sona ermiştir. Ancak başkanlığa veda ederken hobilerine veya sürekli vurguladığı iş adamlığına döneceğini açıklaması daha şık olurdu. Kanırta kanırta gitmek, kenti gider ayak hırpalamak, kamu kaynaklarını bedelsiz özel üniversiteye 3 yıl kiraya vermek, kamu kaynağı ile doğru yaparak destekledigi üreticiler üzerinden hava basmak iş değil. Bu politika değil, tecrübeli siyasetçi olmak bu değil. Bir kente 15 yıl hizmet etme şansı verilmiş bir yerel yöneticinin gurur ile vedası böyle olmaz, olmamalı.
Benden sonra tufan diyerek yaşadığı “narsistik incinmeyi” topluma ödetmeye çalışmak yakışmadı. CHP tabanı ve üst yönetimi İzmir’de seçim için aday belirlerken bir de buradan bakmalıdır.
Bir yanıyla bu durumun kökeninde CHP’nin yapısal örgütlenme sorunu vardır. Siyaseten İl Başkanına bağlı olması gereken BŞB başkanı, bunun tersine elindeki belediye gücü ile il başkanı belirler duruma gelirse doğal olarak “küçük dağları ben yarattım, büyükleri dedemden” kaldı havasında tutum alır ve genel merkez mutfağına talip olur. Bu mutfaktaki pirinç de daha çok su kaldırır.